Ateist ve Hıristiyanların İslam’ı eleştirirken Bakara 191 ve Tevbe 5 ayetlerini delil göstererek Müslümanları şiddet eğilimli olmakla eleştirirler. Bu ayetleri de şu formatta sunarlar: “Onları yakaladığınız yerde öldürün” (Bakara 191) ve “müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün” (Tevbe 5). Ayetlerin bu parçalarını kullanarak Müslümanları terörist olmakla, Müslüman olmayanların hepsinin düşmanı olmakla suçlarlar. Halbuki bu Mantıkta “Straw Man Fallacy” olarak bilinen mantık yanılgısıdır, ve genel olarak ahlak dışı bir saldırı olarak kabul edilir. Zira verilen ayet kısımları bağlamından çıkarılıp sunulmaktadır. Kur’an ayetlerini izole edip bakarsak, yanlış anlamlar çıkarırız. Kur’an bütünlük halinde bakılması gereken bir kitaptır. Bakalım verilen ayetler ne söylüyor. Önce Bakara süresi, ayetin öncesi ve sonrasına bakalım:
2:190 Sizinle savaşanlarla Allah yolunda savaşın. Saldırgan olmayın. Allah saldırganları sevmez.
2:191 Onları yakaladığınız yerde öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın; zulüm ve işkence öldürmekten beterdir. Kutsal Mescid’in yanında sizinle savaşmadıkça onlarla savaşmayın. Size saldırırlarsa siz de onlara saldırın. İnkarcıların cezası böyledir.
2:192 Son verirlerse, Allah Bağışlayandır, Rahimdir.
2:193 Zulüm ve işkence ortadan kalkıncaya ve din Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Son verirlerse, artık zalimlerden başkasına düşmanlık yoktur.
2:194 Kutsal ay ancak iki taraflı gözetilebilir. Ateşkese uymak karşılıklıdır. Size saldırırlarsa onlara aynen saldırın. Allah’ı dinleyin ve bilin ki Allah erdemlilerin yanındadır.
Yukarıdaki ayetleri okuduğumuz zaman açıkça görüyoruz ki öldürme emri onlara savaş açan düşmanlaradır. O dönemde Müslümanlar ciddi işkenceler görmüşler, bulundukları yerlerde öldürülmüşler, Mekke’den sürülmüş, işkencelere maruz kalmışlardır. Buna cevaptır bu ayetler, sizde cevap verin demektir. Yoksa savaşı müşriklerin kesmesi halinde Müslümanların devam ettirmesi de, başlatması da yasaktır. Bunu yukarıdaki ayetlerden açıkça görürsünüz.
Nitekim bu emir de çok normaldir. Bunu şöyle bir analoji ile basitçe anlayabiliriz. Normal şartlar altında bir ülkenin ordusu kendi vatandaşına savaş açmaz. Ancak vatandaşlardan bir kısmı organize olup orduya savaş açarsa, ordu tabi ki bu saldırılara cevap verir. Ordunun cevap vermesi, orduyu ne zalim yapar ne terörist. Müslümanların yaptığı da budur. Bu müdafaadır ve can güvenliği için şarttır.
Diğer ayet de bundan farklı bir şey demez… Bakalım: (Tevbe süresi):
1: Antlaşma yaptığınız müşriklere, Allah ve Elçisi tarafından yapılan ilişkiyi kesme duyurusudur
2:Bu topraklarda dört ay daha dolaşın Bilin ki, Allah’ı çaresiz bırakamazsınız Ama Allah, görmezlikten gelenleri (kâfirleri) rezil eder
3:Bu büyük hac gününde Allah ve Elçisi tarafından bütün insanlara bildirilen şudur: Allah’ın o müşriklere desteği yoktur; Elçisinin de öyle Ey müşrikler, tevbe ederseniz hayrınıza olur Sırt çevirirseniz bilin ki, siz Allah’ı çaresiz bırakamazsınız Görmezlikten gelenlere (kâfirlere) acıklı bir azabı müjdele
4: Bu duyuru, sizinle antlaşma yapmış ve daha sonra bir kusur işlememiş, size karşı kimseye destek vermemiş müşrikleri kapsamaz Onlara karşı olan andınızı süresinin sonuna kadar tam yerine getirin Allah korunanları sever
5: (Dört) yasak ayı çıkınca o müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün Onları yakalayın, onları kuşatın, onlar için her gözetleme yerinde oturun Ama tevbe ederler, namaz kılarlar, zekât verirlerse yollarını açın Allah’ın bağışlaması çok, ikramı boldur”
Öldürün denilen müşrikler; antlaşmayı bozan müşriklerdir. Ayetleri dikkatle okursak bunu çok kolay anlarız, birinci ayette açıkça bu bildirilmiştir: “anlaşma yaptığınız müşriklere ilişkiyi kesme duyurusudur” . Buradan anladığımız da bu ölüm emrinin tüm müşrikleri kapsamadığıdır.
4 ayette de “antlaşmayı bozmayanların ve Müslümanların aleyhine çalışmayan müşriklerin hariç tutulduğu” söyleniyor. Demek ki bu ayetteki ilişkiyi kesme duyurusu, anlaşma yapılan her müşrikle ilgili değildir. Dolayısı ile ölüm emri anlaşma yapan her müşriki kapsamaz, sadece bozanları kapsar. O müşrikler diye belirtilmesi buna açıkça işaret eder. Ayetin Arapçasında el-müşrikün geçiyor yani “o müşrikler”, bunu anlamından kaydırıp tüm müşrikler yapmak sahtekarlıktır. Maalesef çoğu ateist bu sahtekarlığa bilerek ya da bilmeyerek alet olmaktadır.
Nitekim çekilecek, tövbe edecek ve anlaşmayı bozmayan müşriklere dokunulmayacaktır…
Aslında bakara süresinde de denildiği gibi Müslümanların tek düşmanları zalimlerdir ve sadece bunlarla savaş olur. Zalimler kimdir peki, Mumtehine suresi 8-9 ayetlerde bu da bildirilmiştir, bunlar üç grup insandır:
1. Müslüman olduğumuz için bizi öldürmek isteyenler
2. Bizi yaşadığımız topraklardan kovmak isteyenler
3. Bizi yaşadığımız topraklardan kovmak isteyenlere yardımcı olanlar.
Bu üç grupta olanlarla savaşırız, gerektiğinde öldürürüz. Bunun haricinde kimseyi düşman edinmemiz yasaklanmıştır. Tevbe süresi ve Bakaradaki kişiler bu üç gruba birden dâhildirler. Ve bu üç gruptaki insanları öldürmek de nefsi müdafaadır, ahlaksızca değildir bir haktır.
Diğer taraftan bu ayetlerin inmesi de çok normaldir. Zira “onları öldürün” ifadesi olmazsa, Müslümanlar normal şartlarda geçerli olan İnsan öldürme yasağının savaş şartlarında da geçerli olup olmadığı konusunda şüpheye düşebilirlerdi.
KONU HAKKINDA VİDEOLAR: